
Havalar ısınmışken bahar da gelmişken ne güzel olur bir çay ve simit kapıp parklarda oturmak, çimlere uzanmak ya da vapurla bir gezintiye çıkmak. Bir de yanında simidini paylaşacağın sevdiklerin varsa işte o zaman yeme de yanında yat. Sevdiklerin varsa demişken hangimiz ucundan koparıp arkadaşımıza vermedik, hangimiz bir parça simidimizi dostlarımızla paylaşmadık? Simidin hayatımızdaki yeri ve önemi geçmişimizden bugüne kadar tartışılmaz. Kültürümüzün vazgeçilmezi simit ve çayın birlikteliği hayatınızdan ve sofranızdan hiç eksik olmasın diyelim ve yavaş yavaş gelelim asıl meseleye.
Simit kadar bulması, tüketmesi kolay ve lezzeti büyük bir çoğunluğumuzun damak tadına uygun bir yiyecek var mı? Gencinden yaşlısına kadar hiçbirimizin vazgeçemediği tattır, simit. Sabahları kahvaltı yapacak vakti olmayanların, öğle yemeğinde, akşam yemeğinde pratik bir lezzet arayanların ya da aniden gelen açlığı bastırmak isteyenlerin de eli ve gözü hemen simide gidiyor. Bir de o çıtır görüntüsü, fırından yeni çıkmış, üstünde yükselen kokusu yok mu…
Bazen de hayatınızın en güzel anlarından birine baktığınızda size bir simidin eşlik ettiğini görebilirsiniz. Bu İstanbul’da olanlar için sıcacık bir günde vapura bindiğinizde deniz havası ve boğaz manzarası eşliğinde olabilir ya da Ankara’da olanlar için Kuğulu Park’ta sevimli dostlarımız ile gezintiye çıktığımızda baharın havasını içimize çekerken kuğulara attığımız simit parçaları eşliğinde de olabilir. Hadi diyelim yurtdışına gittiniz oldu da yolunuz Rotterdam’a düştü, canınız çıtır bir simit çekti. Neyse ki Simitçi Dünyası şubesi var dersiniz ve memleket özlemini de böylece simitle gidermiş olursunuz. İşte her nerede olursanız olun bazen hayatta sizi mutlu eden anlarınızın tarifi içinde bir parça simit olduğunu görebilirsiniz. Dediğimiz gibi yanınızda sevdiğiniz arkadaşlarınız da varsa onlarla bu mutluluğu muhabbetle yaşamak paha biçilemez…
Şimdi tam zamanı, hadi siz de en yakın Simitçi Dünyasına gelin, kapın bir simit ve baharın tadını çıkarın.